Yaygın Hastalıkların Genetik Temelleri
- Yavuz Oktay
- 17 Eyl 2024
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 21 Eyl 2024
Yaygın Hastalıkların Genetik Temelleri
Hepimiz sağlıklı bir yaşam sürmek isteriz. Ancak bazen, ailemizde veya çevremizde sıkça görülen bazı hastalıklarla karşılaşırız. Bu hastalıkların neden bazı kişilerde daha sık görüldüğünü ya da sağlıklı görünen kişilerde zamanla ortaya çıkabildiğini hiç merak ettiniz mi? Genetik faktörlerin pek çok hastalığın ortaya çıkmasında önemli etkiye sahip olduğunu uzun zamandır bilsek de, bu faktörlerin tanımlanması ve etkilerinin ölçülmesi ancak son yıllarda başarılabilmiştir. Bu yazıda, yaygın hastalıkların genetik temellerini anlatmaya çalışacağız.
Genler ve Sağlığımız
Vücudumuzun en küçük yapı taşı olan hücrelerin her birinde, yaşamımızın tüm kodlarını içeren bir kılavuz bulunur: DNA. DNA, tıpkı bir kitap gibi bilgi depolar ve bu bilgilerin her bir bölümü gen olarak adlandırılır. Genler, vücudumuzun nasıl çalışacağını ve nasıl görüneceğini belirleyen talimatlar içerir.
Genlerimiz, anne ve babamızdan miras aldığımız özellikleri taşır. Bu özellikler arasında:
• Fiziksel Özellikler: Göz rengi, saç rengi, boy ve ten rengi gibi.
• Biyolojik Fonksiyonlar: Metabolizma hızı, bağışıklık sistemi tepkileri ve hormon seviyeleri.
• Hastalıklara Yatkınlık: Belirli hastalıklara yakalanma riskini etkileyen genetik özellikler.
Örneğin, ailesinde kalp hastalığı olan bir kişi, bu hastalığa neden olabilecek genetik özellikleri taşıyor olabilir. Ancak unutulmamadır ki genlerimiz, hastalık riskimizi artırsa veya azaltsa da, yaşam tarzımız ve çevremiz de sağlığımızı şekillendirmede önemlidir.
Yaygın Hastalıklar Nelerdir?
Yaygın hastalıklar, toplumda sıkça görülen ve genellikle kronik (uzun süreli) olan sağlık sorunlarıdır. Örnek olarak:
• Diyabet (Şeker Hastalığı)
• Kalp Hastalıkları
• Yüksek Tansiyon
• Obezite (Aşırı kiloluluk)
• Kanser Çeşitleri
Bu hastalıklar, birçok kişiyi etkilediği için “yaygın” olarak adlandırılır.
Genetik Yatkınlık Ne Demek?
Genetik yatkınlık, belirli bir hastalığa veya sağlık durumuna karşı, genlerimiz nedeniyle daha yüksek risk altında olmamız anlamına gelir. Diğer bir deyişle, genetik yapımız bazı hastalıklara yakalanma olasılığımızı artırabilir. Genetik yapımız birbirimizle hemen hemen aynı olsa da (>%99.9), DNA’mızdaki yaklaşık her 1000 baz çiftinden biri (A, C, G, T) başkalarından farklılık gösterir. Bu değişikliklere, DNA dizi çeşitliliği anlamına gelen “Tek Nükleotid Polimorfizmi” (TNP ya da İngilizce adıyla SNP) adı verilir. Hastalıklara genetik yatkınlığımızı ölçmede en sık kullanılan yöntem, sayıları milyonları bulan bu SNP’lerin analizine dayanır. Bunun nedeni şu şekilde açıklanabilir:
• Risk Arttırıcı Genetik Farklılıklar: Bazı genler, hastalığa neden olabilecek mutasyonlar içerebilir. Örneğin, BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki mutasyonlar tek başlarına, meme ve over kanseri riskini artırır. Bazı genlerde ise, tek başına hastalığa yol açmasa da, diğer genetik değişimlerle bir arada toplam riski arttıran değişimler bulunur ki, yaygın hastalıkların hemen hepsinde bu durum görülür; bu nedenle, hastalık genetik riskini belirleyebilmek için milyonlarca SNP’nin analizi gerekir.
• Koruyucu Genetik Farklılıklar: Bazı genetik değişimler ise hastalıklara karşı koruma sağlayabilir. Tıpkı risk arttırıcı farklılıklarda olduğu gibi, ancak bu koruyucu farklılıkların da tamamının eş zamanlı olarak analizi sonucu toplam risk belirlenebilir.
Bunlarla birlikte aklımızdan çıkarmamız gerekir ki, genetik yatkınlığımız olması, kesinlikle hasta olacağımız anlamına gelmez. Genlerimiz, risk seviyemizi belirlerken, yaşam tarzımız, beslenme alışkanlıklarımız ve çevresel faktörler, bu genetik riskin ortaya çıkıp çıkmayacağını belirler.
Genetik Testler ve Önemi
Genetik testler, DNA’mızı analiz ederek hangi genetik değişimlere sahip olduğumuzu ve bu değişimlerin hangi hastalıklara yatkınlık oluşturabileceğini belirler. Bu testlerin önemi ve faydaları şunlardır:
• Erken Teşhis ve Önleme: Eğer belirli bir hastalığa yatkınlığımız varsa, doktorlar erken teşhis için gerekli testleri ve kontrolleri gecikmeden yapabilir. Örneğin, kalp hastalık riski yüksek bireyler belirlenerek yaşam tarzı değişiminden, ilaç tedavisine uzanan çeşitli önleyici yaklaşımların uygulanmasına olanak tanınır.
• Kişiselleştirilmiş Tedavi: Genetik yapımıza uygun tedavi ve ilaçlar seçilebilir. Örneğin, bazı kanser türlerinde genetik testler, hangi tedavinin daha etkili olacağını belirler. Kalp hastalıklarında ise risk sınıflandırması sonrası uygun tedavi yaklaşımının belirlenmesinde, genetik riski ölçen testler kullanılmaya başlanmıştır.
• Aile Planlaması: Ebeveyn adayları, genetik testlerle çocuklarına aktarabilecekleri olası genetik hastalıkları öğrenebilir ve buna göre kararlar alabilir.
Genetik testler genellikle basit bir kan örneği veya tükürük numunesi ile yapılır. Sonuçlar, genetik danışmanlar ve doktorlar tarafından yorumlanır. Ancak bu testleri yaptırmadan önce, sonuçların ne anlama geldiğini ve nasıl kullanılacağını anlamak için bir uzmanla görüşmek önemlidir.
Epigenetik: Genlerin Üzerindeki Kontrol
Epigenetik, genlerimizin, DNA dizisinde değişiklik olmadan nasıl çalıştığını veya ifade edildiğini inceleyen bir bilim dalıdır. Epigenetik mekanizmalar, genlerimizin “açılıp kapanmasını” sağlayarak hangi proteinlerin ne zaman ve ne kadar üretileceğini kontrol eder.
Epigenetik değişikliklere neden olan faktörler:
• Beslenme: Yediğimiz gıdalar, genlerin ifade edilme şeklini etkileyebilir. Örneğin, folik asit açısından zengin besinler, DNA metilasyonunu etkileyerek gen ekspresyonunu düzenler.
• Çevresel Toksinler: Hava kirliliği, sigara dumanı ve bazı kimyasallar, epigenetik değişikliklere yol açabilir ve bu da hastalık riskini artırabilir.
• Stres ve Duygusal Durum: Kronik stres ve travmatik deneyimler, genlerin ifade edilme şeklini değiştirebilir.
Epigenetik değişiklikler genellikle geri dönüşümlüdür. Yaşam tarzımızı değiştirerek ve sağlıklı alışkanlıklar edinerek genlerimizin olumlu yönde çalışmasını sağlayabiliriz. Bunun için yapabileceklerimizden bazıları:
• Düzenli Egzersiz: Fiziksel aktivite, genlerimizin ifadesini olumlu yönde etkileyerek hastalık riskini azaltır.
• Sağlıklı Beslenme: Doğal ve işlenmemiş gıdalar tüketmek, sağlığımızı koruyucu epigenetik mekanizmaları destekler.
• Stres Yönetimi: Meditasyon, yoga ve derin nefes alma teknikleri gibi yöntemler, stres seviyelerini düşürerek genlerin daha sağlıklı çalışmasına yardımcı olur.
Unutmayalım ki, genlerimiz kaderimiz değildir. Yaşam tarzımız ve çevresel seçimlerimizle sağlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahibiz. Sağlıklı bir yaşam sürmek için bu seçimleri daha bilinçli ve etkin biçimde yapmalıyız. İşte bu nedenle, genetik yatkınlıklarımızı bilmek ve buna göre önlemler almak en iyi yaklaşımdır.